Aşıklar Sultanı İbnü’l-Farız’ın Faiyyesi ve Türkçe Çevirisi [3/3]

Çeviri ve Yazı: Said Kumral

Editörler: Esra İldeş Yılmaz, Yasir Maviş

Son Okuma: Budour Albitar

İbnü’l-Fârız’ın (ابْنُ الْفَارِض), Fâiyye’sinin üçüncü ve son bölümünü sizlere takdim ediyoruz. Hazret, kendisi için aşkın esas olduğunu ve aşkın vuslattan mücerret olarak bizatihi güzel hakikatini ifade ederek, kendini kınayanlara kulak tıkadığını söylemektedir. Dolayısıyla Sevgilisi kendisinden yüz çevirse de o aşkına sadıktır ve sevgisini kendine nimet bilmektedir. Muhabbeti vesilesiyle kendi acz ve zaafını bilen aşık, “mahbubun” izzet ve azametini daha iyi anlamaktadır. Böyle bir Sevgili için aşık her şeyini feda da etse bu ancak hamd edilecek bir iştir. Sevgilinin güzellikleri ve güzelliğinin tecellileri aşığın gözü için, onun hakkındaki bahisler ise kulağı için birer mücevher hükmündedir. Ruhu ise O’nun esmasındaki hakikatlere müştaktır. Bu tarîkte ulaştığı hakikatleri “Duydum senin işitmediğini, gördüm görmediklerini/Tanıdım tanıyamadıklarını ve bildim bilmediklerini” beytiyle ifade eden şair, Sevdiğinden asla uzak kalamayacağını da “Yoktur kabahati uzaklığın, sevdiğim benle beraberdir/Gözbebeğimden ıraksa da gönülden ırak değildir” diyerek onun “şahdamarından daha yakın” olduğuna imada bulunmaktadır.

Aşıklar Sultanı İbnü’l-Farız’ın Faiyyesi ve Türkçe Çevirisi [1/3]

Aşıklar Sultanı İbnü’l-Farız’ın Faiyyesi ve Türkçe Çevirisi [2/3]

فَائِيَّةُ ابْن الفَارِض

...

لَا تُنْكِرُوا شَغَفِي بِمَا يَرْضَى وَإِنْ

هُوَ بِالْوِصَالِ عَلَيَّ لَمْ يَتَعَطَّفِ

غَلَبَ الْهَوَى فَأَطَعْتُ أَمْرَ صَبَابَتِي

مِنْ حَيْثُ فِيهِ عَصَيْتُ نَهْيَ مُعَنِّفِي

مِنِّي لَهُ ذُلُّ الْخُضُوعِ وَمِنْهُ لِي

عِزُّ الْمَنُوعِ وَقُوَّةُ الْمُسْتَضْعِفِ

أَلِفَ الصُّدُودَ وَلِي فُؤَادٌ لَمْ يَزَلْ

مُذْ كُنْتُ غَيْرَ وِدَادِهِ لَمْ يَأْلَفِ

يَا مَا أُمَيْلَحَ كُلَّ مَا يَرْضَى بِهِ

وَرُضَابُهُ يَا مَا أُحَيْلاَهُ بِفِي

لَوْ أَسْمَعُوا يَعْقُوبَ ذِكْرَ مَلَاحَةٍ

فِي وَجْهِهِ نَسِيَ الْجَمَالَ الْيُوسُفِي

أَوْ لَوْ رَآهُ عَائِداً أَيُّوبُ فِي

سِنَةِ الْكَرَى قِدْماً مِنَ الْبَلْوَى شُفِي

كُلُّ الْبُدُورِ إِذَا تَجَلَّى مُقْبِلاً

تَصْبُو إِلَيْهِ وَكُلُّ قَدٍّ أَهْيَفِ

إِنْ قُلْتُ عِنْدِي فِيكَ كُلُّ صَبَابَةٍ

قَالَ الْمَلَاحَةُ لِي وَكُلُّ الْحُسْنِ فِي

كَمُلَتْ مَحَاسِنُهُ فَلَوْ أَهْدَى السَّنَا

لِلْبَدْرِ عِنْدَ تَمَامِهِ لَمْ يُخْسَفِ

وَعَلَى تَفَنُّنِ وَاصِفِيهِ بِحُسْنِهِ

يَفْنَى الزَّمَانُ وَفِيهِ مَا لَمْ يُوصَفِ

وَلَقَدْ صَرَفْتُ لِحُبِّهِ كُلِّي عَلَى

يَدِ حُسْنِهِ فَحَمَدْتُ حُسْنَ تَصَرُّفِي

فَالْعَيْنُ تَهْوَى صُورَةَ الْحُسْنِ الَّتِي

رُوحِي بِهَا تَصْبُو إِلَى مَعْنىً خَفِي

أَسْعِدْ أُخَيَّ وَغَنِّنِي بِحَدِيثِهِ

وَانْثُرْ عَلَى سَمْعِي حُلَاهُ وَشَنِّفِ

لِأَرَى بِعَيْنِ السَّمْعِ شَاهِدَ حُسْنِهِ

مَعْنىً فَأَتْحِفْنِي بِذَاكَ وَشَرِّفِ

يَا أُخْتَ سَعْدٍ مِنْ حَبِيبِي جِئْتِنِي

بِرِسَالَةٍ أَدَّيْتِهَا بِتَلَطُّفِ

فَسَمِعْتُ مَا لَمْ تَسْمَعِي وَنَظَرْتُ مَا

لَمْ تَنْظُرِي وَعَرَفْتُ مَا لَمْ تَعْرِفِي

إِنْ زَارَ يَوْماً يَا حَشَايَ تَقَطَّعِي

كَلَفاً بِه أَوْ سَارَ يَا عَيْنُ اذْرِفِي

مَا لِلنَّوَى ذَنْبٌ وَمَنْ أَهْوَى مَعِي

إِنْ غَابَ عَنْ إِنْسَانِ عَيْنِي فَهْوَ فِي

İbnü’l-Fârız’ın Fâiyyesi

Ayıplamayın mahbubu hoşnut etme iştiyakımı

Lütuf buyurup vermese de vuslat muradımı

Aşk galip geldi, münkâdım sevdanın emrine

İtaatim zahir zira asiyim kınayanın nehyine

Benden ona karşı vardır itaatin zilleti

Ondan bana karşı ise kavînin izzet ve kuvveti

İ‘raz idi onun sevdiği, benden yüz çevirdi

Ezelden aşinasıydı kalbim, gayrı ülfet bilmedi

Ey razı olduğu herşeyin ne denli melahat bulduğu

Ve ey ağzından dökülenin, dudağımda ne kadar tatlı olduğu

Ya‘kûb’a (a.s) bahsetselerdi yüzünün güzelliğinden

Yûsuf’u (a.s) unuturdu mahbûbun cemâlinden

Yahut Eyyûb (a.s) görseydi onu uyku arefesinde

Şifa bulurdu hastalığına sevgilinin iyadetiyle

Gün yüzünün tecellisiyle ona meyleder mehtâblar

Serv-kâmetin görse eğilir tüm zarif endamlar

Desem ki ‘bendedir bütün sevda ve muhabbet’

O da der: ‘Bendedir çünkü cümle hüsün ve melahat’

Güzelliği derece-i kemâl ile mevsûf

Ziyasını verse mehtaba, etmezdi husûf

Hüsnünü vasfedenler ne derece mahir de olsa

Zaman tükenir onun evsafı tükenmez asla

Feda ettim her şeyimi aşkı uğruna

Hamd ettim sonra bu hüsn-i tasarrufa

Göz hüsn-i suretini görür düşer sevdaya

Ruhum ise mâil ondaki gizli manaya

Terennüm et cancağızım, bahsiyle sevindir bizi

Kulağıma küpe olsun esirgeme o incileri

Tâ ki şahit olsun güzelliğindeki manaya kulağım

Mesrur et beni onunla, şeref bulayım

Ey Benî Sa‘d’den olan ruhum! Geldin o sevgiliden bir risaletle

Vazifeni eda ettin kemâl-i letâfetle

Duydum senin işitmediğini, gördüm görmediklerini

Tanıdım tanıyamadıklarını ve bildim bilmediklerini

Bin pare ol aşkından ey gönül! O mahbub sana bir gün uğrarsa

Durma ağla ey gözüm! Senden ayrılacak olursa

Yoktur kabahati uzaklığın, sevdiğim benle beraberdir

Gözbebeğimden ıraksa da gönülden ırak değildir

 

Çeviri Notları

  • 5. beyitte geçen ve tükürük anlamında olan (رُضَاب) kelimesinin tercümesinde -okuyucuya istikrah vermemek adına- “ağzından dökülen” ifadesi uygun bulunmuştur.

  • 7. beyit “Peygamber Efendimizin (asm) hilkatin önce, Hz Eyyub (as) uykusunun başlangıcında Efendimizin (asm) hayalini bile görseydi, hastalığından şifa bulurdu.” şeklinde yorumlanmıştır.

  • 8. beyitte yer alan (قَدٍّ أَهْيَف) ifadesi “ince dallar” anlamına gelmekte olup zarif endamlı güzeller ince dallara teşbih edilmiştir.

  • 16. beyitte geçen ve bir kavme mensubiyeti gösteren (أُخْتَ سَعْد) ifadesi için şerhlerde şairin kendi ruhundan bahsettiği kaydedilmiştir.

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiir: el-Bûrînî, B., & en-Nabulsî, A. (2003). Şerhu Dîvânı İbni’l-Fârız. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye.

Önceki
Önceki

İstilanın Ömrü: Mahmud Derviş’in “Gelişigüzel Kelimeler Arasından Geçip Gidenler” Şiiri ve Türkçe Çevirisi

Sonraki
Sonraki

Aşıklar Geçidi: Mahmud Teymur’un “En Sevdiğim Aşık” Adlı Yazısı ve Türkçe Çevirisi