"Lâmiyyetü'l-Arab" Şiirinin İlk 11 Beyti ve Türkçe Çevirisi

Şenferâ adındaki Cahiliye şairine ait olduğu düşünülen meşhur şiir. Şair, altmış dokuz beyitten oluşan şiirinde kabilesinden ayrılıp badiyede yaşamaya başlayışını anlatır.

https://www.youtube.com/watch?v=2fIrW_vERUo&t=139s
Videodaki şerh, Emîl Yâkub'a ait

Önce Şiir

ِلاَمِيَّةُ العَرَب

Lâmiyyetü'l-Arab

أَقِيمُوا بَنِي أُمِّي صُدُورَ مَطِيِّكُمْ

فَإِِنِّي إِلَى قَوْمٍ سِوَاكُمْ لَأَمْيَلُ

Ey annemin oğulları! Sinelerini doğrultun bineklerinizin

(Çünkü) Sizden başka bir topluluğa meyletmekteyim

فَقَدْ حُمَّتِ الحَاجَاتُ وَاللَّيْلُ مُقمِرٌ

وَشُدَّتْ لِطِيَّاتٍ مَطايَا وَأَرُحلُ

İhtiyaçlar takdir olunmuş ve gece mehtaplı

Hedefler için binekler ve eyerler sıkılandı

وَفِي الأَرْضِ مَنْأَى لِلكَرِيمِ عَنِ الأَذَى

وَفِيهَا لِمَنْ خَافَ القِلَى مُتَعَزَّلُ

Asil kişi için dünyada, cefadan uzak bir yer bulunur

Ve vardır nefretten ürken kimseye, uzlet için bir köşe

لَعَمْرُكَ مَا بِالأَرْضِ ضِيقٌ عَلَى اِمْرِىءٍ

سَرَى رَاغِباً أَوْ رَاهِباً وَهُوَ يَعْقِلُ

Ömrüne yemin olsun, darlık yoktur yeryüzünde kimseye

Aklı başında yola çıkar; korkarak ya da gitme isteğiyle

وَلِي دُونَكُمْ أَهْلُونَ: سِيدٌ عَمَلَّسٌ

وَأَرْقَطُ زُهْلُولٌ وَعَرْفَاءُ جَيْئَلُ

Sizden başka (var) eşim dostum: bir kurt, hızlı ve atılgan

Tüysüz bir leopar ve uzun kuyruklu, koca bir sırtlan

هُمُ الأَهْلُ لامُسْتَوْدَعُ السِرَّ ذَائِعٌ

لَدَيهِمْ وَلا الجَانِي بِمَا جَرَّ يُخْذَلُ

Onlardır ahali, yanlarında saklanan sır etrafa yayılmaz

ve suçlu da işlediği suçtan ötürü yüzüstü bırakılmaz

وَكُلٌّ أَبِيٌّ بَاسِلٌ غَيْرَ أَنَّنِي

إِذَا عَرَضَتْ أُولَى الطَرَائِدِ أَبْسَلُ

Hiçbiri (zilleti) kabullenmez ve cesurdurlar ancak

Görününce avların ilki, benim en önde atılacak

وَإِنْ مُدَّتِ الأَيْدِي إِلَى الزَادِ لَمْ أَكُنْ

بِأَعْجَلِهِم إِذْ أَجْشَعُ القَوْمِ أَعْجَلُ

Elim uzandığında azığa (önce almak için) yarışmam

(Çünkü) kabilenin en aç gözlüsüdür, en hızlı davranan

وَمَا ذَاكَ إِلاّ بَسْطَةٌ عَن تَفَضُّلٍ

عَلَيْهِمْ وَكَانَ الأَفضَلَ المُتَفَضِّلُ

Bu da, (onlara olan) iyilikleri arttırmaktan ibarettir

(Çünkü) en üstün kişi, en iyiliksever olandır

وَإِنِّي كَفَانِي فَقْدَ مَنْ لَيْسَ جَازِيًا

بِحُسْنَى ولا في قُرْبِهِ مُتَعَلَّلُ

İyiliğe karşılık vermeyen ve yakınındayken de 

(gönlün) avunmadığı kişinin kaybına karşı, yeter bana-

ثَلاثَةُ أَصْحَابٍ فُؤَادٌ مُشَيَّعٌ

وَأَبيَضُ إِصْلِيتٌ وَصَفْرَاءُ عَيْطَلُ

(Şu) üç arkadaş; korkusuz bir kalp

Berrak bir kılıç ve uzun bir yay

Çeviri Notları

  •  بني أمي: “Annemin oğulları” şeklinde çevirdiğimiz bu sözün, hem anne bir kardeşleri hem de anne-baba bir kardeşleri ifade etmesi mümkün. 
  • أَقِيمُوا صُدُورَ مَطِيِّكُمْ: "Sinelerini doğrultun bineklerinizin" şeklinde çevirdiğimiz cümle iki anlama gelir. Biri "bineğini yolculuk için hazırla" anlamıdır. Bir de bu cümle eskiden yolculukta uyuyakalmış ve bineği gideceği yönden çıkmaya başlayan sürücüyü uyarmak için söylenirmiş. Tıpkı araba sürücüsüne "Önüne bak!" dememiz ve onu dalgınlığından kurtarmamız gibi. Yani bu ikinci anlamıyla, "Dikkat et!" "Gafletten uyan!" anlamlarına gelir.
  • لأَمْيَلُ: Her ne kadar kelime ism-i tafdil kalıbında gelmiş olsa da burada manası ism-i fail kalıbındadır, yani "مائل"dir.
  • واللَّيْلُ مُقْمِرٌ: Bu cümlenin “Gece mehtaplıyken ihtiyaçlar takdir edilmiş” şeklinde anlaşılması da mümkün. Bu durumda “والليل مقمر” cümlesi hal cümlesi olur.
  • طِيَّات: kelime, طِيَّة kelimesinin çoğuludur. Bu kelime “ihtiyaç, zorunluluk, dilek” gibi anlamlara geldiği gibi, “istikamet, menzil, uzak yer” veya “amaç, gaye” anlamlarında da kullanılabilir.
  • أَرْحُل kelimesi رَحْل kelimesinin çoğuludur. Hayvanın sırtına konulan oturma yerini ifade eder. Zemahşeri’ye göre رَحْل, semerden daha küçüktür. Türkçe’deki tam karşılığının “eyer” olduğunu düşünüyoruz.
  • سَرَى: “yola çıkar” şeklinde çevirdiğimiz kelime, aslında “gece yolculuğunu” ifade eder. سَرَى fiili “gecenin ilk vaktinde yolculuk yapmayı” ifade ederken أَسْرَى fiili ise “gecenin son vakitlerinde yolculuk yapmayı” ifade eder.
  • وهو يَعْقِلُ cümlesi bu dizede “aklı başında gece yolculuğu yapar” anlamında سرى nın zamirine hal olabileceği gibi, “istediği veya kaçtığı şey konusunda aklı başındadır” anlamında “راغبا أو راهبا” kelimelerine de hal olabilir.
  • عَمَلّس ise “hızlı yol alan” anlamına gelmekle birlikte “hızlı kurt” anlamına da gelir. Çeviride ilk anlamı tercih ettik.
  • أرْقَط: Asıl anlamı “benekli”dir. Beneklerinden dolayı “leopar” ve “siyah beyaz benekleri olan yılan” da أرقط olarak adlandırılır.
  • زُهْلُول: “tüysüz” şeklinde çevirdiğimiz kelime “pürüzsüz, engebeli olmayan, düz” ve “hafif” gibi anlamlara da gelir.
  • عَرْفَاء : “kuyruğu uzun” veya “yelesi çok” anlamına gelen kelime zamanla bu özelliğinden dolayı “sırtlan” anlamında kullanılmaya başlanmış.
  • جَيْئَل : “Bir şeyin büyüğü” anlamına geldiği gibi “sırtlan” anlamına da gelir. Çeviride ilk anlamını tercih ettik.
  • أَبِيّ : kelimesi "امتنع" anlamındadır. Yani “bir işe yanaşmadı, kaçındı” demektir. Şarihler bu kelimenin dizede “zilleti ve zulmü kabul etmeyen, adaletsizlikten kaçınan” anlamlarına geldiğini düşünür.
  • طَرَائِد : kelimesi “طَرِيدَة” kelimesinin çoğuludur. Bu kelime ise iki anlama gelebilir. Kelimenin bir anlamı “av hayvanı” iken diğer anlamı ise “(savaşta vb) kaçanı kovalayan grup” tur.
  •  أبْسَل : “en önde atılacak” şeklinde çevirdiğimiz söz, aslında “en cesur” anlamına gelir.
  • لَم أَكُنْ بأعْجَلِهم : “yarışmam” şeklinde çevirdiğimiz cümle “en acelecileri olmam” anlamına gelir.
  • تفضل على : bu fiil, “birine ihsanda bulunmak, ikram etmek” anlamına geldiği gibi, “başkası üzerinde imtiyaz/üstünlük iddiasında bulunmak” anlamına da gelir.
  • مُتَعَلَّل : Bu kelime “kendisiyle eğlenilen, vakit geçirilen, oyalanılan şey” anlamına gelir.
  • مُشَيّع: kelime aslında "desteklenilen, eşlik edilen" demektir. Burada anlatılmak istenen ise şairin kalbinin sanki bir grubun içindeymiş gibi korkusuz hissediyor oluşudur.
  • أبيض وصَفْراء: aslında "beyaz" ve "sarı" anlamına gelen kelimeler dizede "kılıç" ve "yay" anlamında kullanılmıştır.
  • اصْلِيت: kelime "berrak" anlamının yanı sıra "kınından çıkmış" anlamını da taşır.

Şiir Notları

Şiirin Adı Nereden Geliyor?

Şiire "Lâmiyye" ismi verilmiştir çünkü her beyit "Lam" harfi ile biter. Şenferâ'nın Lâmiyyesi o kadar meşhur olmuş ki, bir süre sonra Arapların Lâmiyyesi olarak da anılmaya başlanmış. Bir rivayete göre Hz. Ömer, içerdiği güzel ahlak sebebiyle gençlere bu şiirin öğretilmesini tavsiye eder. Günümüzde ise bu şiir, cahiliye dönemi bedevi ahlakını ve yaşam biçimini anlamakta bize rehberlik edebilir.

Şenferâ Kimdir?

Şairin miladi 525-550 yılları arasında vefat ettiği düşünülür. Aslında Şenferâ şairin ismi değil lakabıdır. Dudaklarının kalın olması sebebiyle bu lakabı alan şairin gerçek ismi hakkında görüş ayrılığı bulunur. Hayatına bakacak olursak, ilginç bir hikayeyle karşılaşırız.

Rivayete göre küçük yaşta ailesiyle esir alınan şair, esir değişimi sonucu Ezd Kabilesinden Selâmân oğullarına geçer. Burada, yani ikinci sahibinin yanında yetişmeye başlayan Şenferâ, bir süre sonra sahibinin veya konum sahibi birinin kızına aşık olur. Ancak hem aşkı karşılıksız kalır hem de kızın babası tarafından aşağılanır. Bunun üzerine ilk sahibine sığınan Şenferâ burada daha önce bilmediği bir gerçeği öğrenir. Selâmân oğulları şairin babası öldürmüştür. Duydukları üzerine intikam yemini eder. Bu yemine göre Selâmân oğullarından yüz kişiyi öldürecektir. Bir süre sonra işlediği cinayetlerden dolayı kendisini himaye eden kabile tarafından kabul görmemeye başlar. Tüm bu sebepler şairi çölde bir yağmacı olarak yaşamaya iter.

Şair Bize Ne Anlatıyor?

Şair şiirine kardeşlerine seslenerek başlar. "Ey annemin oğulları..." Kardeşleriyle olan anne bağını hatırlatması, şefkat uyandırmak için olabilir. "Sinelerini doğrultun bineklerinizin" yani "Kendinize gelin, üzerinizdeki ihmalkarlıktan kurtulun!" demek ister kardeşlerine. Çünkü sizin bu ihmaliniz, benden uzaklığınız beni başka bir gruba yaklaştırıyor. Kalbim onlara sapıyor.

Ve gece olur. "İhtiyaçlar takdir olunmuş ve gece mehtaplı" Ve şairin içinde bu gitme ihtiyacı doğar. Üstelik gece de mehtaplıdır. Yani ortalık aydınlık, yolculuğa elverişlidir. Belki de "gece mehtaplı" diyerek, durumunun gün gibi ortada olduğunu söylemek ister. Nasıl ki bulutsuz bir gecede ay tüm ışığıyla ortadadır, şairin gidiş kararı da zamanla bir ay gibi yükselip kaçınılmaz hale gelmiştir. Üstelik yolculuk yapma niyetinde olan sadece kendisi değildir. "Hedefler için binekler ve eyerler sıkılandı" Diğer insanlar da başka amaçlar ve istikametler üzere yolculuğa hazırlanır. Öyleyse yolculuğu geciktirmek için ortada sebep var mıdır?

"Asil kişi için dünyada, cefadan uzak bir yer bulunur" Şair burada kendi durumundan dem vurur. Etrafındakiler tarafından hak ettiği değeri görmeyen saygın insan, bu cefayı çekmeyeceği bir yer bulamaz mı? "Ve vardır nefretten ürken kimseye, uzlet için bir köşe" Düşmanlıktan, nefretten korkanın da insanlardan uzaklaşabileceği bir yer bulunamaz mı? Yeryüzü yeterince geniş. "Aklı başında yola çıkar; korkarak ya da gitme isteğiyle" Bazen bir şeylerden kaçarız veya sadece gitmek isteriz. Aklı başında kişi, bu iki sebepten yola düşer.

Peki nereye gidecek şair? Seslenir kabilesine "Sizden başka (var) eşim dostum..." Sizden başka beni sahiplenecek kimsenin olmadığını mı düşündünüz? Yanına gidebileceğim dostlarım, ailem var. Hepsi de vahşi hayvanlar. "...bir kurt, hızlı ve atılgan" "Tüysüz bir leopar ve uzun kuyruklu, koca bir sırtlan" İnsana dostlukta en uzak gözükenler vahşi hayvanlar olsa gerek. Üstelik şair, bu hayvanlar arasından en güçlü özelliklere sahip olanları sıralar. Görenleri ürkütecek bir sahne. Peki şair neden annesinin kardeşlerini terk edip bu hayvanlarla dost olmuştur?

"Onlardır ahali, yanlarında saklanan sır etrafa yayılmaz" "ve suçlu da işlediği suçtan ötürü yüzüstü bırakılmaz" Bu vahşi hayvanlar erdemlidirler. İnsan onların yanında yüzüstü bırakılacağını, yardımsız kalacağını düşünmez. Demek şairi kendi kabilesinden uzaklaşmaya iten sebepler bunlardır.

Ayrıca bu yeni toplulukta şair kendisine iyi bir konum da bulur. Cesur ve aşağılanmayı kabul etmeyen yeni arkadaşlarının en cesuru kendisidir. Sadece cesaretiyle değil, ikramıyla da topluluk içinde yer edinir. "Elim uzandığında azığa (önce almak için) yarışmam" Günlerce aç kalma ihtimaliyle yüz yüzedir çölde her varlık. Dolayısıyla yiyecek geldiğinde yemek için acele etmeyip sofra arkadaşlarını beklemek, azımsanacak bir davranış olmaz. Şairin kendini tutması ve arkadaşlarına iyilikle muamele etmesi, en üstün kişi olması çabasının bir göstergesi. "(Çünkü) en üstün kişi, en iyiliksever olandır"

İnsanın kabilesinden ayrılması ve tek başına bir hayat sürmesi zor olsa gerek. Ama yanlarında iyiliklerinin karşılığını bulamadığı ve avunamadığı kişileri kaybettiği için üzülmeli midir? "...yeter bana-" "(Şu) üç arkadaş; korkusuz bir kalp" "Berrak bir kılıç ve uzun bir yay".

Yeni Kelimeleri Yoklayalım

Kaynaklar

Şiirin açıklamalarında yararlandığımız öncelikli eser, Muhammed Abd’ul-Hakîm el-Kâdî ve Muhammed Abd’ur-Razik İrfân tarafından derlenen ve ez-Zemahşeri, el-Müberred, el-Ukberî, İbn Zâkûr el-Ğarbî ve İbn Atâi’l-Mısrî’ye ait şerhleri içeren “بُلُوغ الأَرَبِ في شَرْحِ لَامِيَّةِ العَرَبِ” adlı eserdi. İkincil olarak ise Emîl Yâkub’un “Şenfera Divanı’na” yaptığı şerhten yararlandık. Ayrıca ilk 11 beytin açıklamasına Saîd el-Kelemî’nin “Lamiyyetü’l-Arab” la ilgili yaptığı ilk dört dersin videolarından da ulaşabilirsiniz. İlk ders linki: www.youtube.com/watch?v=nEkEN0YFkXs

https://islamansiklopedisi.org.tr/senfera

Önceki
Önceki

Temim Bergusi'nin "Kudüs'te" Şiirinin İlk Kısmı ve Türkçe Çevirisi [1/4]