Ebu'l-Kasım eş-Şabbi'nin İradetul Hayat Adlı Şiirinin İkinci Kısmı ve Türkçe Çevirisi [2/3]
Ebu’l-Kâsım eş-Şâbbî’nin (أَبُو القَاسِم الشَّابي) en meşhur şiiri sayılan İrâdetu’l-hayât, başta Tunuslular olmak üzere bağımsızlık mücadelesi veren tüm Arap halkları için sembol şiirlerden biri olagelmiştir. Yirminci yüzyılın başlarında kaleme alınan şiir günümüze kadar şöhretini korumuş, yakın dönemde Arap baharı olarak adlandırılan olaylarda da hislere tercüman olmuştur [1].
Üç kısma bölerek çevirdiğimiz şiirin ilk bölümünde şair, halka yaşama iradesi göstermenin, güçlü ve sabırlı olmanın zaferi getireceğine işaret etmişti. Bu ümitvar senaryonun doğa tasvirleriyle ilmek ilmek işlenişine şahit olacağımız şiirin ikinci bölümünü yazımızda bulabilirsiniz.
Henüz Okumadıysanız:
Şiirin ilk kısmı
Önce Şiir
إٍرَادَةُ الحَيَاةِ
İrâdetu’l-hayât (Yaşama İradesi)
...
وَفِي لَيْلَةٍ مِنْ لَيَالِي الخَرِيفِ
مُثَقَّلَةٍ بِالأَسَى وَالضَّجَرْ
سَكِرْتُ بِهَا مِنْ ضِيَاءِ النُّجُومِ
وَغَنَّيْتُ لِلنَّهْرِ حَتَّى سَكِرْ
سَأَلْتُ الدُّجَى: ((هَلْ تُعِيدُ الحَيَاةُ
((لِمَنْ أَذْبَلَتْهُ رَبِيعَ العُمُرْ؟
فَلَمْ يَتَكَلَّمْ فُؤَادُ الظَّلَامِ
ولم تترنَّمْ عَذارَى السَّحَرْ
وَقَالَ لِيَ الْغَابُ فِي رِقَّةٍ
:مُحَبَّبَةٍ مِثْلَ خَفْقِ الوَترْ
يَجِيءُ الشِّتَاءُ شَتَاءُ الضَّبَابِ
شِتَاءُ الثُّلُوجِ شِتَاءُ المَطَرْ
فَيَنْطَفِئُ السِّحْرُ سِحْرُ الغُصُونِ
وَسِحْرُ الثِّمَارِ وَسِحْرُ الزَّهَرْ
وَسِحْرُ السَّماَءِ القَوِيُّ البَدِيعُ
وَسِحْرُ المُرُوجِ الشَهِيُّ العَطِرْ
وَتَهْوِي الغُصُونُ وَأَوْرَاقُهَا
وَأَزْهَارُ عَهْدٍ جَمِيلٍ نَضِرْ
وَتَلْهُو بِهَا الرِّيحُ فِي كِلِّ وَادٍ
وَيَدْفِنُهَا السَّيْلُ أَنَّى عَبَرْ
وَيَفْنَى الجَمِيعُ كَحُلْمٍ بَدِيعٍ
تَأَلَّقَ فِي مُهْجَةٍ وَانْدَثَرْ
وَتَبْقَى البُذُورُ الَّتِي حُمِّلَتْ
ذَخِيرَةَ عُمْرٍ جَمِيلٍ غَبَرْ
وَذِكْرَى فُصُولٍ وَرُؤْيَا غُيُومٍ
وَأَشْبَاحَ دُنْيَا تَلَاشَتْ زُمَرْ
،مُعَانِقَةً وَهيَ تَحْتَ الثُّلُوجِ
وَتَحْتَ الضَّبَابِ وَتَحْتَ المَدَرْ
لِطَيْفِ الحَيَاةِ الَّذِي لَا يُمَلُّ
وَقَلْبِ الرَّبِيعِ الجَمِيلِ العَطِرْ
،وَحَالِمَةً بِأَغَانِي الطُّيُورِ
وَعِطْرِ الزُّهُورِ وَطَعْمِ الثَّمَرْ
...
Keder ve sıkıntı ile yüklü
Bir sonbahar gecesinde
Yıldızların ışığıyla geceden sarhoş oldum
Ve nehre şarkı söyledim, o da sarhoş olana dek
Karanlığa sordum: “Geri getirir mi hayat
Soldurduğuna, ömrün baharını?”
Hiç konuşmadı karanlığın kalbi
Ve mırıldanmadı seher vaktinin bakireleri
Şöyle söyledi orman,
Çalgı telinin titreyişi gibi hoş bir incelikle:
“Kış geliyor, sisin kışı
Karların ve yağmurun kışı
Ve sönüyor büyü, dalların büyüsü
Meyvelerin ve çiçeklerin büyüsü
Gökyüzünün ulu ve eşsiz büyüsü
Çayırların mis kokulu ve göz alan büyüsü
Düşüyor dallar ve yaprakları
Ve çiçekleri o güzel ve parlak günlerin
Oynuyor onlarla rüzgar her vadide
Ve gömüyor onları sel, bastığı her yerde
Kalpte bir an parlayıp sönen
Eşsiz bir rüya gibi yok oluyor hepsi
Akıp giden güzel ömür hazinesini
Yüklenen tohumlar ise kalıyor
Ve mevsimlerin hatırasını, bulutların rüyasını
Bölük bölük yok olan dünya silüetlerini
Kalıyor tohumlar, karlar altında
Sis ve çamur altında, sarılarak
Hayatın bıktırmayan hayalleriyle
Mis kokulu ve güzel baharın kalbine
Düşleyerek kuşların şarkısını
Çiçeklerin kokusunu ve meyvelerin tadını
***
وَيَمْشِي الزَّمَانُ فَتَنْمُو صُرُوفٌ
وَتَذْوِي صُرُوفٌ وَتَحْيَا أُخَرْ
وَتُصْبِحُ أَحْلَامُهَا يَقْظَةً
مُوَشَّحَةً بِرِدَاءِ السَّحَرْ
تُساَئِلُ: أَيْنَ ضَبَابُ الصَّبَاحٍ
وَسِحْرُ المَسَاءِ وَضَوْءُ القَمَرْ؟
وَأَسْرَابُ ذَاكَ الفَرَاشِ الجَمِيلِ
وَنَحْلٌ يُغَنِّي وَغَيْمٌ يَمُرْ؟
ظَمِئْتُ إِلَى النُّورِ فَوْقَ الغُصُونِ
!ظَمِئْتُ إِلَى الظِّلِّ تَحْتَ الشَّجَرْ
ظَمِئْتُ إِلَى النَّبْعِ بَيْنَ المُرُوجِ
!يُغَنِّي وَيَرْقُصُ فَوْقَ الزَّهَرْ
ظَمِئْتُ إِلَى نَغَمَاتِ النَّسِيمِ
!وَعَزْفِ الرِّيَاحِ وَلَحْنِ المَطَرْ
ظَمِئْتُ إِلَى الكَوْنِ! أَيْنَ الوُجُودُ
وَأَيْنَ أَرَى العَالَمَ المُنْتَظَرْ؟
هُوَ النُّورُ بَيْنَ رِحَابِ الفَضَاء
وَفِي عَالَمِ اليَقَظَاتِ الكُبَرْ
Zaman geçer ve büyür dertler
Biri biter ve bir diğeri baş gösterir
Tohumların hayalleri vücut bulur
Seherin örtüsüne bürünerek
Ve sorarlar: “Nerede sabahın sisi
Akşamın sihri ve ayın ışığı…
Ve nerede o güzel kelebek sürüsü
Vızıldayan arılar ve geçip giden bulutlar?”
Susadım dalların üstündeki aydınlığa
Ve susadım ağacın altındaki gölgeye
Susadım çayırlarda şarkı söyleyip
Çiçeklerin üstünde dans eden dereye!
Susadım meltemin nağmelerine
Rüzgarın melodisine ve yağmurun ezgisine!
Susadım kainata, varlık nerede?
Nerede bulurum düşlediğim alemi?
O ki gök kubbede bir nurdur
Ve büyük gerçekler aleminde
***
Şiir Notları
1) Şair Bize Ne Anlatıyor?
“Keder ve sıkıntı ile yüklü / Bir sonbahar gecesinde”
Şiir bir sonbahar gecesini ve bu gecenin getirdiği ruh halini betimleyerek başlıyor. Sonbahar hüzün ve kasvetin mevsimidir, denebilir. Güneşli günler son bulur, doğa canlılığını yavaş yavaş yitirir ve hava günden güne daha kasvetli bir tona bürünür. Şair, sonbaharın sürüklediği hisse mağlup halka bir ışık yakmak, güneşli günlerin geleceğini haber vermek ister belki de. Zira sonbahar zor şartların habercisi olduğu kadar yepyeni bir baharın geleceğinin de habercisidir. O bahara kavuşmak için çetin bir kışı atlatmak kaçınılmaz olsa da…
“Kış geliyor, sisin kışı, / Karların ve yağmurun kışı / Ve sönüyor büyü, dalların büyüsü / Meyvelerin ve çiçeklerin büyüsü”
Sonbahar yepyeni bir baharın gelişinin habercisidir, hiç şüphesiz. Fakat bu bahardan önce, doğanın tüm büyüsünü yitireceği, ezici mevsim şartlarının tabiata meydan okuyacağı bir kış beklemektedir halkı. Bu noktada şair, zorlukların kimi zaman daha büyüklerini beraberinde getirdiği, ancak tüm bunlara göğüs germeyi başaranların feraha ereceği telkininde bulunur.
“Akıp giden güzel ömrün hazinesini yüklenen / Tohumlar ise kalıyor”
Şiir kış mevsimini uzunca tasvir eden ifadelerle devam eder. Doğada canlılık namına ne var ne yok yerle bir eden bu mevsim, bir şeyi es geçmektedir: Yeniden doğuşun müjdecisi tohumlar
Kış mevsiminin canlılığa dair ne varsa yerle yeksan edişi, tohumlar açısından tam da istenen sonucu doğuracak, tabiat yeniden doğmak için sabırla bu tohumların filizlenmesini bekleyecektir.
“Zaman geçer ve büyür dertler / Biri biter ve bir diğeri baş gösterir”
Hiçbir kimse veya hiçbir topluluk için daimi mutluluk olmadığı gibi daimi sıkıntı da yoktur. Zorluklar ve kolaylıklar, sevinçli ve kederli günler her zaman birbirinin takipçisidir. Sonbahar-kış-ilkbahar döngüsü örneğinin bir anlamı da bu olabilir. Sonbahar da ilkbahar da hayatın gerçeğidir. Bir sonbaharın bitiminde bir sonrakinin geleceğinde nasıl şüphe yoksa, bir sıkıntı sona erdiğinde bir diğerinin geleceğinde de şüphe yoktur. Bu gerçeği kabullenip sabır ve şevk kılıcıyla yola devam etmek, hayatta kalmanın gereğidir.
Çeviri Notları
- خَفْقِ الوَتر: Telin titreyişi demektir. İncelikle bağlantı kurulduğundan “çalgı telinin titreyişi” şeklinde yorumladık.
- يَقَظَة: Uyanıklık hali demektir. Hayaller için kullanıldığı için gerçekliğe kavuşmak manasına gelecek “Hayalleri vücut bulur” cümlesiyle mana verdik.
- يُغَنِّي: Şarkı söylüyor, demektir. Arılar için vızıldamak fiilinin bu anlamı karşılayacağını düşündük.
- رِحَابِ الفَضَاء: Uzay boşluğu demektir. “النُّورُ بَيْنَ رِحَابِ الفَضَاء” tabirini “Gök kubbede bir nur” şeklinde tercüme ettik.
- عَالَمِ اليَقَظَاتِ الكُبَرْ: Kelime çevirisi büyük uyanışlar alemi şeklindedir. Uyanıştan kastın rüya ve hayalin ötesindeki gerçekler olduğunu düşünerek “büyük gerçekler aleminde” çevirisini kullandık.
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
Şiir için:
eş-Şâbbî, E. (1935). İradetu’l-hayât. el-Hilal, 3, 302-304.
[1] Naci, A. (2012). “Şi’ru Ebi’l-Kâsım fî dav’i nazariyyeti’t-telakki”. Câmiatu’ş-şarki’l-evsat, Amman.