Aşıklar Sultanı İbnü'l-Farız'ın Faiyyesi ve Türkçe Çevirisi [1/3]

Sultânu’l-‘Âşıkîn (Âşıkların Sultanı) namıyla yad edilmiş olan İbnü’l-Fârız (ابْنُ الْفَارِض), önemli mutasavvıf şairlerden sayılmış, şiirleri tasavvuf erbabını derinden etkilemiştir. Manzumeleri arasında Hamriyye’si (الْخَمْرِيَّة) ve Et-Tâiyyetü’l-Kübrâ (التَّائِيَّةُ الْكُبْرَى) olarak da bilinen Nazmu’s-Sülûk’u (نَظْمُ السُّلُوك) ön plana çıkmış, kısa şiirleri bestelenerek semâ‘ ayinlerinde ilahî olarak okunmuştur. İlahî aşkı mecazî aşkın kalıplarıyla ifade eden şairin şiirleri bu nedenle iki yönlü okunmaya müsait konumdadır. [1] Münâvî (الْمُنَاوِي); şair hakkında “Nazmı, akıl sahiplerini aciz bırakır. Nesri Nesret yıldızını belki diğer yıldızları da gölgede bırakır.” demiştir. Şairin, cinas sanatına sıkça başvurması eleştirilse de şiirlerinin mana yönü çok kuvvetli bulunmuş, hayal ve hakikati bir arada tutabildiği ifade edilmiştir. [2]

Şairin Fâiyye olarak bilinen manzumesi de sevilene bir nida şeklinde söylenmiş; ‘vuslat, firkat, kavuşma vaadi, âşığın uykusuzluğu ve gözyaşları’ gibi mecazî aşkın ifadesindeki ortak mazmunlar sıkça dile getirilmiştir. Manzumenin ilk on beş beytinin çevirisini değerli okuyucularımıza takdim ederiz.

https://www.youtube.com/watch?v=9gAOuCDgSTU

Dakika 3:03'e kadar yazımızda bulabilirsiniz.

Önce Şiir

İbnü’l-Farız’ın Fâiyyesi

فَائِيَّةُ ابْن الفَارِض

قَلْبِي يُحَدِّثُنِي بِأَنَّكَ مُتْلِفِي

رُوحِي فِدَاكَ عَرَفْتَ أَمْ لَمْ تَعْرِفِ

Kalbim haber verdi ki mühlikimsin sen

Ruhum sana fedadır, mükafatını versen yahut vermesen 

لَمْ أَقْضِ حَقَّ هَوَاكَ إِنْ كُنْتُ الَّذِي

لَمْ أَقْضِ فِيهِ أَسًى وَمِثْلِيَ مَنْ يَفِي

Vermiş sayılmam aşkımın hakkını, ölmeyince hüzün ile

Âşığın vefâsı vefâtıdır, benim gibi sevince

مَا لِي سِوَى رُوحِي وَبَاذِلُ نَفْسِهِ

فِي حُبِّ مَنْ يَهْوَاهُ لَيْسَ بِمُسْرِفِ

Kaldı bir tek ruhum, cesedim fena bulmuştur

Müsrif sayılmaz o ki canı canana feda olmuştur

فَلَئِنْ رَضِيتَ بِهَا فَقَدْ أَسْعَفْتَنِي

يَا خَيْبَةَ الْمَسْعَى إِذَا لَمْ تُسْعِفِ

Ruhumu kabul etsen büyük yardımındır bana

Medet vermezsen, bu ne beyhude çaba!

يَا مَانِعِي طِيبَ الْمَنَامِ وَمَانِحِي

ثَوْبَ السَّقَامِ بِهِ وَوَجْدِي الْمُتْلِفِ

Ey tatlı uykularıma mâni olan!

Ey bu ateşten gömleği giydirip, devasız aşkı bağışlayan!

عَطْفاً عَلَى رَمَقِي وَمَا أَبْقَيْتَ لِي

مِنْ جِسْمِيَ الْمُضْنَى وَقَلْبِي الْمُدْنَفِ

Bir merhamet göster bari son nefesime

Bıraktığın yorgun cisme, can çekişen yüreğime

فَالْوَجْدُ بَاقٍ وَالْوِصَالُ مُمَاطِلِي

وَالصَّبْرُ فَانٍ وَاللِّقَاءُ مُسَوِّفِي

Zira aşk bakidir, vuslat ferdaya kalsa da

Kavuşma ümidi oyalıyor beni, sabır taşı çatlamakta

لَمْ أَخْلُ مِنْ حَسَدٍ عَلَيْكَ فَلَا تُضِعْ

سَهَرِي بِتَشْنِيعِ الْخَيَالِ الْمُرْجِفِ

Halk-ı âlem daim kıskanmakta muhabbetimi

Muzdarip hayallerle ziyan etme uykusuz gecemi

وَاسْأَلْ نُجُومَ اللَّيْلِ هَلْ زَارَ الْكَرَى

جَفْنِي وَكَيْفَ يَزُورُ مَنْ لَمْ يَعْرِفِ

Gözüme uyku girmiş mi hiç, yıldızlardan sorasın

Gözlerimi bilmeyen uyku, ona nasıl uğrasın

لَا غَرْوَ إِنْ شَحَّتْ بِغُمْضِ جُفُونِهَا

عَيْنِي وَسَحَّتْ بِالدُّمُوعِ الذُّرَّفِ

Şaşılır mı göz kapaklarından esirgese uykuyu didelerim

Yaşları çeşme gibi akıtırken çeşmim

وَبِمَا جَرَى فِي مَوْقِفِ التَّوْدِيعِ مِنْ

أَلَمِ النَّوَى شَاهَدْتُ هَوْلَ الْمَوْقِفِ

Bezm-i elestte ki ayrılmıştık; o firkatin eleminden

Görüp bildim kıyameti, hisse aldım dehşetinden

إِنْ لَمْ يَكُنْ وَصْلٌ لَدَيْكَ فَعِدْ بِهِ

أَمَلِي وَمَاطِلْ إِنْ وَعَدْتَ وَلَا تَفِي

Huzuruna eremeyeceksem de kavuşma umudu vadet

Tutmayacaksan da sözünü, vuslat ümidiyle meşgul et

فَالْمَطْلُ مِنْكَ لَدَيَّ إِنْ عَزَّ الْوَفَا

يَحْلُو كَوَصْلٍ مِنْ حَبِيبٍ مُسْعِفِ

Ahde vefa nadirse de; oyalayışın beni

Tatlıdır yâr-ı mededkârın visâli gibi

أَهْفُو لِأَنْفَاسِ النَّسِيمِ تَعِلَّةً

وَلِوَجْهِ مَنْ نَقَلَتْ شَذَاهُ تَشَوُّفِي

Nesîm-i sabâyı teneffüsle oyalanışa olsa da acelem

Onun kokusunu yayanı aramaktır asıl meselem

فَلَعَلَّ نَارَ جَوَانِحِي بِهُبُوبِهَا

أَنْ تَنْطَفِي وَأَوَدُّ أَنْ لَا تَنْطَفِي

Esmesiyle söndürür belki göğsümdeki ateşi

İsterim ki daim olsun daha da yansın alevi

Şiir Notları

1) İbnü’l-Fârız Kimdir?

Asıl adı Şerefüddîn Ebü’l-Kâsım Ömer b. Alî bin Mürşid olan İbnü’l-Fârız (ابْنُ الفَارِض) -divanını derleyen torunu Şeyh Ali’nin kaydına göre- 577/1182 yılında Kâhire’de doğmuştur. Babası, mahkemede miras ve nafaka tespitinde çalıştığı için kendisi de İbnü’l-Fârız olarak meşhur olmuş ve Sa‘dî, Hamevî ve Mısrî nispetleriyle anılmıştır. Genç yaşında tasavvufa yönelen İbnü’l-Fârız, Şeyh Bakkâl’ın irşadıyla Mekke’ye gitmiş, buradaki yıllarını uzlet ve ibadette geçirmiştir. Şiirlerinin büyük bir kısmını da burada yazdığı ifade edilmektedir. [3] İnce bir ruha ve nazik bir tabiata sahip olan şair; zühd ve halvete önem verdiği kadar halkın irşadıyla da ilgilenmiş, Mısır’a döndükten sonra Ezher Camii’nde vaiz ve hatiplik görevinde bulunmuştur. 632/1235 yılında Kahire’de vefat eden şair, gençken ibadet ve tefekkür için sıkça gittiği Mukattam Dağı’nın eteğindeki Karafe’de Arız Mescidi’nin yanına defnedilir. [4]

Çeviri Notları

  • رُوحِي فِدَاكَ عَرَفْتَ أَمْ لَمْ تَعْرِفِ dizesinde ilk bakışta “bilsen yahut bilmesen” şeklinde anlaşılabilecek ifade, (عرف) fiilinin “mükafatını/ihsanını vermek” anlamının bağlama daha uygun olmasından dolayı “mükafatını versen yahut vermesen” şeklinde çevrilmiştir.

  • ثَوْبَ السَّقَامِ بِهِ وَوَجْدِي الْمُتْلِفِ dizesinde “hastalıklı/hasta eden elbise” anlamındaki (ثَوْبَ السَّقَامِ) ifadesi konunun aşk ile irtibatı açısından “ateşten gömlek” şeklinde çevrilmiştir.

Kaynaklar

Şiir için:

el-Bûrînî, B., & en-Nabulsî, A. (2003). Şerhu Dîvânı İbni'l-Fârız. Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye.

[1] Meisami, J. S., & Starkey, P. (1998). Encyclopedia of Arabic Literature (Cilt 1). London & New York: Routledge.

[2] el-Münâvî, A. (1999). el-Kevâkibü'd-Dürriyye fî Terâcimi's-Sâdeti's-Sûfiyye (Cilt 2). Beyrut: Dâru Sâdır.

[3] Uludağ, S. (2000). İbnü'l-Fârız. TDV İslam Ansiklopedisi, 21, 40-43.

[4] Yiğitoğlu, A. S. (2021). el-Menhelü'l-Fâiz (İbnü'l-Fâriz Dîvânı Şerhi). İstanbul: TYEK.

Kapak Görseli:

Tom Thomson / Fire-Swept Hills (1915)

Önceki
Önceki

Kalemi Kırılan Aşık: Cemilu Buseyne’nin Daliyyesi (1/2)

Sonraki
Sonraki

Kaderin Cilvesini Tavizsiz Bir Azamete Dönüştüren: Ebu’l-Ala el-Maarri’nin Şiiri ve Türkçe Çevirisi [2/2]