Okumayan İşgalcilere Mektup: Semih el-Kasım'ın İntifada Kasidesi ve Türkçe Çevirisi
Filistin direniş edebiyatının meşhur şairlerinden Semih el-Kâsım (سَمِيح الْقَاسِم), esas ismi Okumayan İşgalcilere Mektup (رِسَالَةٌ إِلَى غُزَاةٍ لَا يَقْرَأُون) olan şiirini 1987 yılında kaleme almıştır. İntifadanın başlangıcına tekabül eden bu tarihte yazılan şiir İntifada Kasidesi (قَصِيدَةُ الْاِنْتِفَاضَة) ismiyle tanınmıştır. Sonraları, içinde sık tekrar eden تَقَدَّمُوا fiilinden dolayı bu ünvanla anılır olmuştur. Şiirde İsrail devletine alenen meydan okunur ve savaşa çağrılır. Bu şiiri öne çıkaran unsurlardan biri, hiç şüphesiz bu korkusuz ve devrimci duruştur.
Filistin-İsrail çatışmasının en ateşli dönemlerinde bizzat çatışmaların yaşandığı bölgede doğan ve yaşayan şair, olaylara bütün gerçekliğiyle tanık olmuştur. [1] Şiirleri ve fikirleriyle, Filistin halkına direniş gücü aşılayan öncü şairlerden biri olarak tarihe geçmiştir.
Önce Şiir
قَصِيدَةُ الْاِنْتِفَاضَة
İntifada Kasidesi
!تَقَدَّمُوا
!تَقَدَّمُوا
كُلُّ سَمَاءٍ فَوْقَكُمْ جَهَنَّمُ
وَكُلُّ أَرْضٍ تَحْتَكُمْ جَهَنَّمُ
!تَقَدَّمُوا
يَمُوتُ مِنَّا الطِّفْلُ وَالشَّيْخُ
وَلَا يَسْتَسْلِمُ
وَتَسْقُطُ الْأُمُّ عَلَى أَبْنَائِهَا الْقَتْلَى
وَلَا تَسْتَسْلِمُ
!تَقَدَّمُوا
بِنَاقِلَاتِ جُنْدِكُمْ
وَرَاجِمَاتِ حِقْدِكُمْ
!وَهَدِّدُوا
!وَشَرِّدُوا
!وَيَتِّمُوا
!وَهَدِّمُوا
لَنْ تَكْسِرُوا أَعْمَاقَنَا
لَنْ تَهْزِمُوا أَشْوَاقَنَا
نَحْنُ قَضَاءٌ مُبْرَمُ
!تَقَدَّمُوا
طَرِيقُكُمْ وَرَاءَكُمْ
وَغَدُكُمْ وَرَاءَكُمْ
وَبَحْرُكُمْ وَرَاءَكُمْ
وَبَرُّكُمْ وَرَاءَكُمْ
وَلَمْ يَزَلْ أَمَامَنَا
طَرِيقُنَا وَغَدُنَا وَبَرُّنَا وَبَحْرُنَا
وَخَيْرُنَا وَشَرُّنَا
فَمَا الَّذِي يَدْفَعُكُمْ
مِنْ جُثَّةٍ لِجُثَّةٍ
وَكَيْفَ يَسْتَدْرِجُكُمْ
مِنْ لَوْثَةٍ لِلَوْثَةٍ
سِفْرُ الْجُنُونِ الْمُبْهَمُ
!تَقَدَّمُوا
وَرَاءَ كُلِّ حَجَرٍ كَفٌّ
وَخَلْفَ كُلِّ عُشْبَةٍ حَتْفٌ
وَبَعْدَ كُلِّ جُثَّةٍ
فَخٌّ جَمِيلٌ مُحْكَمُ
وَإِنْ نَجَتْ سَاقٌ
يَظَلُّ سَاعِدٌ وَمِعْصَمُ
!تَقَدَّمُوا
كُلُّ سَمَاءٍ فَوْقَكُمْ جَهَنَّمُ
وَكُلُّ أَرْضٍ تَحْتَكُمْ جَهَنَّمُ
!تَقَدَّمُوا
حَرَامُكُمْ مُحَلَّلٌ
حَلَالُكُمْ مُحَرَّمُ
تَقَدَّمُوا بِشَهْوَةِ الْقَتْلِ الَّتِي تَقْتُلُكُمْ
وَصَوِّبُوا بِدِقَّةٍ لَا تَرْحَمُ
وَسَدِّدُوا لِلرَّحْمِ
إِنَّ نُطْفَةً مِنْ دَمِنَا تَضْطَرِمُ
تَقَدَّمُوا كَيْفَ اشْتَهَيْتُمُ
وَاقْتُلُوا
قَاتِلُكُمْ مُبَرَّأٌ
قَتِيلُنَا مُتَّهَمُ
وَلَمْ يَزَلْ رَبُّ الْجُنُودِ قَائِمًا وَسَاهِرًا
وَلَمْ يَزَلْ قَاضِي الْقُضَاةِ الْمُجْرِمُ
!تَقَدَّمُوا
لَا تَفْتَحُوا مَدْرَسَةً
لَا تُغْلِقُوا سِجْنًا
وَلَا تَعْتَذِرُوا
لَا تَحْذَرُوا
لَا تَفْهَمُوا
أَوَّلُكُمْ آخِرُكُمْ
مُؤْمِنُكُمْ كَافِرُكُمْ
وَدَاؤُكُمْ مُسْتَحْكِمُ
فَاسْتَرْسِلُوا وَاسْتَبْسِلُوا
وَانْدَفِعُوا وَارْتَفِعُوا
وَاصْطَدِمُوا وَارْتَطِمُوا
لِآخِرِ الشَّوْطِ الَّذِي ظَلَّ لَكُمْ
وَآخِرِ الْحَبْلِ الَّذِي ظَلَّ لَكُمْ
فَكُلُّ شَوْطٍ وَلَهُ نِهَايَةٌ
وَكُلُّ حَبْلٍ وَلَهُ نِهَايَةٌ
وَكُلُّ لَيْلٍ وَلَهُ نِهَايَةٌ
وَشَمْسُنَا بِدَايَةُ الْبِدَايَةِ
!لَا تَسْمَعُوا
!لَا تَفْهَمُوا
!تَقَدَّمُوا
كُلُّ سَمَاءٍ فَوْقَكُمْ جَهَنَّمُ
وَكُلُّ أَرْضٍ تَحْتَكُمْ جَهَنَّمُ
لَا خُوذَةُ الْجُنْدِيِّ
لَا هِرَاوَةُ الشُّرْطِيِّ
لَا غَازُكُمُ المُسِيلُ لِلدُّمُوعِ
غَزَّةُ تُبْكِينَا
لِأَنَّهَا فِينَا
ضَرَاوَةُ الْغَائِبِ فِي حَنِينِهِ الدَّامِي لِلرُّجُوعِ
!تَقَدَّمُوا
مِنْ شَارِعٍ لِشَارِعٍ
مِنْ مَنْزِلٍ لِمَنْزِلٍ
مِنْ جُثَّةٍ لِجُثَّةٍ
!تَقَدَّمُوا
يَصِيحُ كُلُّ حَجَرٍ مُغْتَصَبٍ
تَصْرُخُ كُلُّ سَاحَةٍ مِنْ غَضَبٍ
يَضِجُّ كُلُّ عَصَبٍ
الْمَوْتُ.. لَا الرُّكُوعُ
!مَوْتٌ.. وَلَا رُكُوعٌ
!تَقَدَّمُوا
هَا هُوَ ذَا تَقَدَّمَ الْمُخَيَّمُ
تَقَدَّمَ الْجَرِيحُ وَالذَّبِيحُ
وَالثَّاكِلُ
وَالْمُيَتَّمُ
تَقَدَّمَتْ حِجَارَةُ الْمَنَازِلِ
تَقَدَّمَتْ بَكَارَةُ السَّنَابِلِ
تَقَدَّمَ الرُّضَّعُ وَالْعُجَّزُ وَالْأَرَامِلُ
تَقَدَّمَتْ أَبْوَابُ جِنِينَ وَنَابُلْسَ
أَتَتْ نَوَافِذُ الْقُدْسِ
صَلَاةُ الشَّمْسِ
وَالْبَخُورُ وَالتَّوَابِلُ
!تَقَدَّمَتْ تُقَاتِلُ
!تَقَدَّمَتْ تُقَاتِلُ
لَا تَسْمَعُوا
لَا تَفْهَمُوا
!تَقَدَّمُوا
كُلُّ سَمَاءٍ فَوْقَكُمْ جَهَنَّمُ
وَكُلُّ أَرْضٍ تَحْتَكُمْ جَهَنَّمُ
Hodri meydan!
Hodri meydan!
Üstünüzdeki gökkubbe cehennem size,
Altınızdaki toprak cehennem!
Hodri meydan!..
Bizden bir çocuk ve bir ihtiyar canını verir
Ama teslim olmaz!
Bir anne ölen çocuklarının üzerine yığılır
Ama teslim olmaz!
Hodri meydan!
Askeri araçlarınızla,
Kininizi kusan roketatarlarla
Savurun tehditlerinizi!
Evimizden edin bizi
Ve yetim bırakın…
Yıkıp geçin…
Ama ruhumuzu asla bozamayacaksınız
Şevkimizi kıramayacaksınız
Nihai hüküm biziz
Hodri meydan!
Yolunuz geldiğiniz yerde
Yarınınız,
Deniziniz,
Ve toprağınız geldiğiniz yerde
Fakat hala önümüzde bizim
Yolumuz, yarınımız, toprağımız ve denizimiz
Hayrımız ve şerrimiz
Nedir sizi sürükleyen?
Bir cesetten diğerine
Ve nasıl da götürüyor sizi
Bir günahtan diğerine
Tevrat’ın belirsiz ve çılgın ayetleri
Hodri meydan!
Her taşın arkasında bir el
Her çayırın ardında bir tehlike var
Ve her cesedin arkasında
Kusursuz ve güzel bir tuzak var!
Bir bacak sakatlansa
Kol yardıma koşar
Hodri meydan!
Üstünüzdeki gökkubbe cehennem size
Altınızdaki toprak cehennem!
Hodri meydan!
Haramı helal etmişsiniz
Helal de haram olmuş size
Sonunuzu getirecek olan o katletme hırsıyla gelin hadi!
Dikkatli ve acımasızca vurun hedefi
Ana rahmine nişan alın
Elbet tutuşur kanımızdan bir nutfe
Gelin nasıl gelecekseniz
Ve öldürün!
Sizin katiliniz aklanmış,
Bizim maktülümüzse suçludur…
Komutan hala uyanık,
Suçlu olan ise hala başyargıç
Hodri meydan
Bir okul dahi açmayın
Hiçbir hapishaneyi kapatmayın
Ama özür de dilemeyin
Önlem almayın
Anlamazlıktan gelin
Önde gelenleriniz, sona kalanlarınız
İnançlınız, kafiriniz
Hastalığınız sarmış hepinizi
Devam edin, meydan okuyun!
Atılın ve hücum edin!
Vuruşun ve çatışın…
Sizin için başlayan son devrede
Tutunarak önünüzdeki son ipe
Her devrenin,
her ipin,
ve her gecenin bir sonu vardır
Bizim güneşimizse ezelden beri göktedir
İstediğiniz kadar kulak tıkayın
Anlamayın, nafile!
Hodri meydan
Üzerinizdeki gökkubbe cehennem size
Altınızdaki toprak cehennem
Bir asker miğferi,
Bir polis copu,
Yahut sıktığınız göz yaşartıcı gaz değil,
Bizi Gazze ağlatıyor…
Çünkü o içimizde bir güçtür
Gurbettekilerin dönmek için duyduğu yakıcı özlemden gelen
Hodri meydan!
Bir caddeden diğerine,
Bir evden ötekine
Bir cesetten diğerine
Hodri meydan!
Feryat ediyor gasp edilmiş her taş
Öfkeden çığlık atıyor her meydan
Yaygara koparıyor her sinir hücresi:
“Ölmek var, boyun eğmek yok!
Bir kere ölürüz ama asla boyun eğmeyiz!”
Hodri meydan!
İşte sığınma kampı meydanda,
İşte yaralılar ve kurbanlar
Evladını toprağa vermiş baba,
Ve yetim bırakılmış çocuk da meydanda
Evlerin taşları,
Ve başakların ilk ekini meydanda
Emzikli çocuklar, yaşlılar ve dullar meydanda
Cenin ve Nablus kapıları meydanda
Kudüs’ün pencereleri,
Güneşin duası
Tütsü ve baharat buradalar
Savaşmak için bekliyorlar...
Savaşmak için bekliyorlar...
Tıkayın kulaklarınızı…
Ya da anlamazlıktan gelin, nafile!
Hodri meydan!
Üstünüzdeki gökkubbe cehennem size,
Altınızdaki toprak cehennem!..
Şiir Notları
1) Semih el-Kâsım kimdir?
Semih el-Kâsım, 1939 yılında Ürdün sınırları içerisindeki ez-Zerkâ şehrinde doğdu. Filistinli Dürzî bir ailenin mensubu olan Kâsım, çocukluk yıllarını Celile’de geçirmiştir.
1948 Arap-İsrail Savaşı (Nekbe) sonrasında Celile İsrail denetimi altına girmiştir. Nekbe olarak bilinen bu elim hadisede 700 bin kadar Filistinli evinden çıkarılmış, memleketinden kovulmuştur. Halkın büyük bir kısmı sürülürken 150 bin kadar Filistinli Celile’de kalmıştır. Burada kalanlara yasal olarak İsrail vatandaşlığı verilse de İsrail devleti bunu bir tehdit olarak algılamıştır. Bölgeyi adeta boykot bölgesi ilan etmiş, burada iskan eden halka insanlık dışı muamelede bulunmuştur. Celile’de kalanlardan biri olan Semih el-Kâsım, İsrail’in hukuksuz, ırkçı ve sömürgeci politikalarına daima direnmiş, şiirini de bu direnişin önemli bir parçası haline getirmiştir. İlaveten, Nekbe hadisesi sonrası Arap dünyasına hakim olan Arap milliyetçiliği akımından o da etkilenmiştir ki bu etki şiirlerinde açıkça gözlemlenir.
Semih el-Kâsım gençlik yıllarından itibaren şiirle ilgilenmiş, Mahmud Derviş ve Tevfik Zeyyad ile birlikte direniş edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Şiirin yanında aktif olarak siyasete de katılan şair, mensubu olduğu İsrail komünist partisinin çeşitli dergilerinde görev olarak mücadelesini sürdürdü. [2]
2) Şair Bize Ne Anlatıyor?
İntifada döneminde kaleme alınan şiir başından sonuna bir meydan okumanın dışavurumudur. Şair, Filistin davasına yakışan başı dik duruşunu zırh edinerek düşmanı açıkça savaşa çağırır.
“Hodri meydan!/ Üstünüzdeki gökkubbe cehennem size/ Altınızdaki toprak cehennem!”
Şiir boyunca sıkça tekrar eden nakarat kısmında şair düşmana hem meydan okur hem de tehdit eder. Gelin savaşalım; ama bilin ki bu dünyayı size cehenneme çevireceğiz, der. Burada cehennemden kasıt, devrimin ateşidir.
“Savurun tehditlerinizi!/ Evimizden edin bizi/ Ve yetim bırakın…/ Yıkıp geçin…/ Ama ruhumuzu asla bozamayacaksınız/ Şevkimizi kıramayacaksınız/ Nihai hüküm biziz”
Elinizden geleni ardınıza koymayın der şair. Filistin halkının elindeki koz bellidir: Direniş ruhu. Bu ruhu bozamayacakları, Filistinlilerin içindeki ateşi söndüremeyecekleri haykırılır. Bu ruh, nihai zaferi mutlaka elde edecektir.
‘’Nihai hüküm biziz’’, cümlesinin altında yatan diğer bir vurgu ise o toprakların sahibinin Filistinliler oluşudur. Şair düşmanın o bölgeye sonradan geldiğini ima ederek ‘’geldiğiniz gibi gideceksiniz’’, der adeta. Bu cümle Filistin halkının iradesine ve sönmeyecek olan daimi kararlılıklarına işaret eder.
“Ve nasıl da götürüyor sizi/ Bir günahtan diğerine/ Tevrat’ın belirsiz ve çılgın ayetleri”
İsrail’in bu zulmü din kisvesi altında işlediği herkesin malumudur. Şair bunu da eleştirir. Böyle bir zulmü işlemenin ilahi bir emir olmasını akıl dışı bulur belki de. Buradan hareketle Tevrat’ın muharrefliğine atıfta bulunuyor olabilir.
Şairin burada atıfta bulunduğu muhtemel ayetler: Tesniye, 7:1-2; Tesniye, 9:1-4; Yeşu, 6:21.
“Bir asker miğferi/Bir polis copu/ Yahut sıktığınız göz yaşartıcı gaz değil,/ Bizi Gazze ağlatıyor…”
"Siz bizi ağlatamazsınız", der şair. İsrail’in sahip olduğu fiziksel gücün hiçbir değeri yoktur Filistin halkı için. Meydan okuyucu üslubun yanında duygusallığın da ağır bastığı şiirde canını verse bile teslim olmayan Filistinli yiğitler Gazze için ağlarlar.
Çeviri Notları
- “تَقَدَّم” önde olmak, ileri gitmek gibi anlamlara gelmektedir. Şiirde bu fiilin emr-i hazır formu (تَقَدَّمُوا) defaatle kullanılarak düşmana meydan okuma ve savaşa çağrı kast edilmiştir. Bu anlamı “hodri meydan” çevirisiyle Türkçeleştirdik.
- “ ُقَضَاءٌ مُبْرَم”: Kaçış ve kurtuluşun mümkün olmadığı kesin karar, kader demektir.
- “طَرِيقُكُمْ وَرَاءَكُمْ”: Literal olarak yolunuz arkanızda anlamına gelir. Şiirde düşmanın o bölgeye sonradan geldiğine, bir gün mutlaka kaçıp gideceğine, her şeyi arkasında bırakacağına atıf yapıldığından yolunuz geldiğiniz yerde şeklinde tercüme ettik.
- “لَوْثَة”: Ahmaklık demektir. Kutsal kitap bağlamında düşünüldüğünden günah olarak yorumladık.
- Tevrat’ın ayetlerine سِفْر denir. Tevrat’ın belirsiz delilik ayetleri anlamına gelen “سِفْرُ الْجُنُونِ الْمُبْهَمُ” ifadesini Türkçeye “Tevrat’ın belirsiz ve çılgın ayetleri” olarak çevirdik.
- ٌسَاعِد kolun dirseğin alt kısmında kalan bölümünü ifade eder. مِعْصَمٌ ise biraz daha aşağıda kalan, bileklerin üst kısmını oluşturan kısımdır.
- “وَإِنْ نَجَتْ سَاقٌ /يَظَلُّ سَاعِدٌ وَمِعْصَمُ”: Bu iki dizenin doğrudan çevirisi şöyledir: "Bir bacak kurtulsa/ Kol kalır". Anlam bütünlüğünü korumak adına burada kastın bacaklardan birinin kurtulamaması olduğunu düşünüp çeviriyi bu yönde ilerlettik.
- قَتَلَ öldürmek, katletmek demektir. “الَّتِي تَقْتُلُكُم...” ifadesi için “Sonunuzu getirecek olan…” tercümesini kullandık.
- “وَلَمْ يَزَلْ رَبُّ الْجُنُودِ قَائِمًا وَسَاهِرًا”: Kâim uyanık, sâhir ise sabahlayan kişi için kullanılır. Hemen hemen aynı anlama gelen iki kelimeyi tek bir kelimede çevirdik.
- “لَا تَفْهَمُوا”: Anlamayın demek olan bu cümleyi şiirin genel üslubu itibara alındığında “anlamazlıktan gelin” olarak çevirmeyi uygun bulduk. Aynı üslup şiir boyunca birkaç farklı yerde ve farklı fiilde görülür. Anlamayın, duymayın demek yerine anlamazlıktan gelin, kulaklarınızı tıkayın gibi ifadelere yer vermek şiirin meydan okuyucu ve umursamaz tavrını daha iyi yansıtıyor.
- “الأَرَامِلُ”: Eşi şehit düşmüş yahut vefat etmiş kimseler için kullanılan bir tabirdir. Şiirin bağlamı dolayısıyla dul kelimesinden eşi şehit düşen kişilerin anlaşılacağını düşünerek bu kelimeyi kullandık.
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
Şiir için:
el-Kâsım, S. (1987). Risâle ilâ Ğuzâtin La Yekra’ûn. el-İttihâd, 190/44, 4.
Şiirin İngilizce çevirisini de içeren geniş kapsamlı bir doktora tezi:
Bashir, B. (2017). Discourses of Revolution and Resistance in Select Poems of Neruda, Faiz and Samih al-Qasim. (Doctoral dissertation). Aligarh Muslim University, Aligarh, India.
[1] Can, M. B. (2019). Semih el-Kasım'ın hayatı, eserleri ve mukavemet edebiyatındaki yeri (Doktora Tezi). Atatürk Üniversitesi: Erzurum.
[2] Kassis, S. (2015). Samih al-Qasim: Equal Parts Poetry and Resistance. Journal of Palestine Studies, 44, 2, 43-51.