Talihsiz Bir Aşk Hikayesi: İbrahim Naci’nin Şiiri Ve Türkçe Çevirisi [4/4]
Lirik şiirin önemli temsilcilerinden sayılan, “Şâ’irü’l Atlâl” (شَاعِرُ الْأَطْلَالِ) olarak da bilinen İbrahim Nâcî’nin (إبْرَاهِيم نَاجِي) sevdiğinden ayrı düşmesi üzerine yazdığı 124 beyitlik meşhur kasidesinin çevirisini yayınladığımız bu son bölümünde de şairin hisleri ile olan savaşını görmekteyiz. Şair kasidesinin son beyitlerinde hislerine tutunmasını makul gösteren sebepler zikretmekte, bununla birlikte artık bu sevdadan vazgeçmesi gerektiğini, hisleri sebebi ile zayıf düşüp yıkılmaması gerektiğini kendisine hatırlatmaktadır.
Şiirin ilk kısmı / ikinci kısmı / üçüncü kısmı
Önce Şiir
الْأَطْلَال
Yıkıntılar
...
هَاكَ فَانْظُرْ عَدَدَ
الرَّمْلِ قُلُوباً وَنِسَاءْ
İşte bak kalplere ve kadınlara
Kumlar sayısınca
فَتَخَيَّرْ مَا تَشَاءْ
ذَهَبَ العُمْرُ هَبَاءْ
Seç dilediğini
Bir ömür boşa gitti
ضَلَّ في الأَرْضِ الّذي
يَنْشُدُ أَبْنَاءَ السَّمَاءْ
Yeryüzünde yolunu kaybetti
Göğün çocuklarını arayan kişi
أَيُّ رُوحَانِيَّةٍ تُعْصَرُ
مِنْ طِيْنٍ وَمَاءْ
Çamur ve sudan
Nasıl bir maneviyat elde edilebilir ki
أَيُّهَا الرِّيْحُ أَجَلْ لَكِنَّمَا
هِيَ حُبِّي وَتَعِلَّاتِي وَيَأْسِي
Ey rüzgar haklısın ancak
O benim sevdam, hevesim ve ye’sim
هِيَ في الغَيْبِ لِقَلْبي خُلِقَتْ
أَشرَقَتْ لي قَبْلَ أَنْ تُشْرِقَ شَمْسِي
O ki ezelde kalbim için yaratılmış
(Daha) güneşim doğmadan o benim için doğmuş
وَعَلَى مَوْعِدِهَا أَطْبَقْتُ عَيْني
وَعَلى تَذْكَارِهَا وَسَّدْتُ رَأْسِي
Ona kavuşma emeliyle yumdum gözlerimi
Hatıralarına yasladım başımı
جَنَّتِ الرِّيْحُ وَنَا
دَتْهُ شَيَاطِيْنُ الظَّلاَمْ
Rüzgar aklını kaybetti ve
Karanlığın şeytanları seslendi şaire
أَخِتاَماً كَيْفَ يَحْلو
لَكَ في البِدْءِ الخِتَامْ
Bitti mi? Nasıl gönlün el verir
Henüz başlangıçta iken bitirmek
يَا جَرِيحاً أَسْلَمَ ال
جُرحَ حبيباً نكأه
Ey yarasını, tekrar tekrar o yarayı
Deşecek sevgiliye teslim eden yaralı
هُوَ لاَ يَبْكي إذَا ال
نَّاعِي بِهَذَا نَبَأَهْ
Verseler de kara haberini
Ağlamaz o sevgili
أَيُّهَا الجَبَّارُ هَلْ
تُصْرَعُ مِنْ أَجلِ امْرأَهْ
Ey güç kudret sahibi kimse
Bir kadın için yıkılırsın mısın yere?
يَالَهَا مِنْ صَيْحَةٍ مَا بَعَثَتْ
عِنْدَهُ غَيْرَ أَليمِ الذِّكَرِ
Nasıl bir haykırıştı o! Şairin kalbinde
Yalnızca ıstırap dolu anılar uyandırdı
أَرِقَتْ في جَنْبِهِ فَاسْتَيْقَظَتْ
كَبَقَايَا خَنْجَرٍ مُنْكَسِرِ
Geceyi uykusuz geçirdi yanında ve uyandı
Kırık bir hançerden arta kalan parçalar gibi
لَمَعَ النَّهْرُ وَنَادَاهُ لَهُ
فَمَضَى مُنْحَدِراً لِلنَّهَرِ
Parıldadı nehir ve çağırdı şairi kendisine
Yürüdü şair yamaçtan aşağı, nehire
نَاضِبَ الزَّادِ وَمَا مِنْ سَفَر
دُونِ زَادٍ غَيْرَ هَذَا السَّفَرِ
Azığı tükenmiş bir halde, azıksız çıkılan
Hiçbir yolculuk yoktur bu yolculuktan başka
يَاحَبِيْبي كُلُّ شَيْءٍ بِقَضَاءْ
مَا بِأَيْدينَا خُلِقْنَا تُعَسَاءْ
Ey sevgili her şey yaz kader
Kendi ellerimiz değil bizi yapan derbeder
رُبَّمَا تَجْمَعُنَا أَقْدَارُنَا
ذَاتَ يَوْمٍ بَعْدَمَا عَزَّ الِّلقَاءْ
Belki kaderimiz birleştirir yollarımızı
Bir gün, kavuşmak imkansız görünürken
فَإِذا أَنْكَرَ خِلٌّ خِلَّهُ
وَتَلاَقَيْنَا لِقَاءَ الغُرَبَاءْ
Eğer dost dostunu tanımaz da
Karşılaşırsak iki yabancı gibi
وَمَضَى كُلٌّ إِلَى غَايَتِهِ
لاَ تقل شيئا! وقل لي الحَظَّ شَاء
Her birimiz giderse kendi yoluna
Bir şey deme! Takdir buymuş de bana
يا مغني الخلد ضيعت العمر
في أناشيد تُغنَّى للبشر
Ey ebediyet şarkıcısı ömrünü heba ettin
İnsanoğluna söylenen şarkılarda
ليس في الأحياء من يسمعنا
ما لنا لسنا نغني للحجر
Oysa tek bir canlı dahi duymuyor bizi
Öyleyse gel taşlara söyleyelim ezgimizi
للجمارات التي ليست تعي
والرميمات البوالي في الحفر
Ve idrakten yoksun ufak taşlara
Çukurlarda çürüyen kemik parçalarına
غنِّها سوف تراها انتفضت
ترحم الشادي وتبكي للوتر
Söyle ezgini, göreceksin ki kıpırdayacaklar
Söyleyene acıyacak, müziğe ağlayacaklar
يَا نِدَاءً كُلَّمَا أَرْسَلْتُهُ
رُدَّ مَقْهُوراً وَبِالحَظِّ ارْتَطَمْ
Ey ne zaman ağzımdan çıksa
Yenilip dönen ve bahtıma çarpan sesleniş
وَهُتَافاً مِنْ أَغَاريْد المُنَى
عَادَ لي وَهْوَ نُوَاحٌ وَنَدَمْ
Ve ey temenni dolu şarkılardan bir haykırış
Bana ağıt ve pişmanlık olarak dönen
رُبَّ تِمْثَالِ جَمَالٍ وَسَنَا
لاَحَ لِي وَالعَيْشُ شَجْوٌ وَظُلَمْ
Nice güzellik ve yücelik heykeli göründü bana
Hayat karanlık ve kederden ibaretken
إِرْتَمَى اللَّحْنُ عَلَيْهِ جَاثِيَاً
لَيْسَ يَدْرِي أَنَّهُ حُسْنٌ أَصَمْ
Nağme diz çökerek atıldı heykelin önüne
O güzelliğin sağır olduğunu bilmeden
هَدَأَ اللَّيْلُ وَلاَ قَلْبَ لَهُ
أَيُّهَا السَّاهِرُ يَدْري حَيْرَتَكْ
Dindi gece, ey uykusuz sabahlayan, zaten
Düştüğün şaşkınlığı anlayacak kalbi yoktur onun
اَيُّهَا الشَّاعِرُ خُذْ قِيْثَارَتَكْ
غَنِّ أَشْجَانَكَ وَاسْكُبْ دَمْعَتَكْ
Ey şair al eline gitarını
Anlat dertlerini dök gözyaşlarını
رُبَّ لَحْنٍ رَقَصَ النَّجْمُ لَهُ
وَغَزَا السُّحْبَ وَبِالنَّجْمِ فَتَكْ
Yıldızların dans ettiği nice nağmeler vardır
Bulutlarla harp eder, yıldızları kırıp geçerler
غَنِّهِ حَتَّى نَرَى سِتْرَ الدُّجَى
طَلَعَ الفَجْرُ عَلَيْهِ فَانْهتَكْ
Söyle şarkını, üstüne gün doğup
Karanlığın örtüsünü yırttığını görene dek
وَإِذا مَا زَهَرَاتٌ ذُعِرَتْ
وَرَأَيْتَ الرُّعْبَ يَغْشَى قَلْبَهَا
Ve eğer çiçekler ürkütülürse
Ve görürsen kalplerini korkunun kapladığını
فَتَرَفَّقْ وَاتَّئِدْ وَاعْزِفْ لَهَا
مِنْ رَقِيْقِ اللَّحْنِ وَامْسَحْ رُعْبَهَا
Merhamet göster, yavaşla, onlar için
Narin nağmeler çal ve sil korkularını
رُبَّمَا نَامَتْ عَلَى مَهْدِ اللأَسَى
وَبَكَتْ مُسْتَصْرِخَاتٍ رَبَّهَا
Belki de ıstırabın beşiğinde uyumuşlardır
Rablerine yalvararak ağlamışlardır
أَيُّهَا الشَّاعِرُ كَمْ مِنْ زَهْرَةٍ
عُوقِبَتْ لَمْ تَدْرِ يَوْماً ذَنْبَهَا
Ey şair nice çiçek vardır ki bir gün olsun
Suçunu bilmeden cezalandırılmıştır
Şiir Notları
Şair Bize Ne Anlatıyor?
“Yeryüzünde yolunu kaybetti / Göğün çocuklarını arayan kişi / Çamur ve sudan / Nasıl bir maneviyat elde edilebilir ki”
Özü çamur ve su olan insandan herhangi bir maneviyat ve ruhaniyet beklenemeyeceğini ve aynı şekilde yüceliği ve ruhaniyeti göğün çocuklarında arayan insanın dünyada yolunu şaşırmış bir vaziyette kalacağını ifade etmektedir.
“Ey sevgili her şey yaz kader / Kendi ellerimiz değil bizi yapan derbeder/ ... /Her birimiz giderse kendi yoluna / Bir şey deme! Takdir buymuş de bana”
Bu beyitlerde şair ayrılıkları için artık sevdiğini suçlamamakta ve ayrılıklarının kaderlerinde yazılı olduğunu kabullenmektedir.
Çeviri Notları
- تُعْصَرُ: Bir şeyi sıkarak suyunu elde etmek anlamına gelen bu fiilin çevirisi için sadece elde etmek anlamını kullandık.
- تَعِلَّات: Gerekçe, sebep anlamı da bulunan bu kelimenin kişiyi oyalayan şey, heves anlamını kullandık.
Yeni Kelimeleri Yoklayalım
Kaynaklar
Şiir için:
Nâcî, İ. (1980). Divanu İbrâhim Nâcî. Beyrut: Dâru’l Avde, 132,141.
Kapak Görseli: